Dünyada yerçekimi olmasaydı ne olurdu?

Eylül 7, 2009 at 4:31 am 3 yorum

Hiç düşündünüz mü ? Yerçekimi olmasaydı ne olurdu? Hergün üzerinde düşünmediğimiz ve doğal karşıladığımız bu yerçekiminin her zaman var olacağını ve asla değişmeyeceğini düşünürüz. Peki yerçekimi değişseydi ya da olmasaydı neler olurdu?

Howstuffworks isimli sitede yer alan habere göre, Dünya’nın yerçekimi önemli derecede değişseydi, hemen hemen her şeyin üzerinde büyük bir etkisi olacaktı. Çünkü, birçok şey yerçekiminin mevcut durumu etrafında tasarlandı.

Yerçekimindeki değişikliklere bakmadan önce, yerçekiminin ne olduğunu anlamak daha faydalı olur. Yerçekimi herhangi iki atom arasındaki çekim gücüdür. Dünya üzerinde yerçekiminin asla değişmemesinin nedeni, Dünya’nın kütlesinin asla değişmemesidir. Yerçekimini değiştirmenin tek yolu, gezegenin kütlesinin değiştirilmesidir.

Yerçekimi olmadan hayatta kalabilir miyiz?

Fiziği görmezden gelin ve bir gün gezegenin yerçekiminin kapandığını ve dünyada yerçekimi olmadığını hayal edin. Bu durum güzel bir günü felakete dönüştürecektir. Arabalar, insanlar, mobilyalar, masanın üstündeki kalem ve kağıtlar gibi birçok şeyi yerde kalmak için yerçekimine ihtiyaç duyar. Yere bağlı olmayan herşeyin yerde kalmak için nedeni kalmaz, sürüklenmeye başlar. Yerçekimi olmazsa sadece mobilyalar, arabalar gibi araçlar sürüklenmez, bunun yanında hayatımız için çok önemli olan atmosfer ile okyanus, göl ve nehirlerdeki sular da havada sürüklenecektir. Yerçekimi olmadan, atmosferdeki hava da uzaya akacak. Atmosfer olmazsa, herhangi bir canlı yaşayamaz ve hemen ölürdü.

Başka bir deyişle, yerçekimi olmazsa hiçkimse hayatta kalamazdı Zaman

yercekimi_kuvvetindeki_hassas_olcu_tr

Yerçekimi Kuvvetindeki Hassas Ölçü

Rabbimiz’in üstün yaratışının delili olan kainattaki muazzam düzene vesile olarak yaratılan kuvvetlerin en önemlilerinden biri “kütle çekimi” veya diğer adıyla “yerçekimi” (gravitasyon) kuvvetidir. Newton, bu gücün yalnızca elmaları ağaçtan düşürmeye değil, aynı zamanda gezegenleri de yörüngelerinde tutmaya yarayan bir güç olduğunu belirtmiştir. Einstein ise, yerçekiminin dev yıldızları nasıl içlerine çökertip kara deliklere dönüştürdüğünden bahsetmiştir. Yerçekimi kuvveti, evrenin en kritik kuvvetlerinden biridir. Evrenin genişlemesini kontrol altında tutan kuvvet de yine yerçekimi kuvvetidir.

Yerçekimi kuvveti sayısal olarak, sabit bir değere sahiptir. Eğer yerçekimi sabiti şimdikinden biraz daha fazla olsaydı, yıldızların oluşumu daha kısa sürede gerçekleşecek ve uzaydaki en küçük yıldızın dahi kütlesi Güneş’in en az 1.4 katı büyüklüğünde olacaktı. Bu tür büyük yıldızlar o derece hızlı ve kararsız biçimde yanarlar ki etraflarındaki gezegenlerde canlı yaşamına elverişli şartların meydana gelmesi imkansızdır. Bu nedenle yaşam için ancak Güneş’in küçüklüğünde yıldızlara ihtiyaç vardır. Ayrıca yerçekimi sabiti şimdikinden biraz daha büyük olsaydı, evrendeki büyük yıldızların hepsi birer kara deliğe dönüşmüş olacaktı. Bunun yanı sıra en küçük gezegenlerdeki yerçekimi dahi o kadar güçlü olacaktı ki, böceklerden daha büyük hiçbir şey ayakta kalmayı başaramayacaktı. Diğer yandan, eğer yerçekimi sabiti biraz daha küçük olsaydı, o zaman da uzaydaki bütün yıldızlar en fazla Güneş’in %80’i büyüklüğünde bir kütleye sahip olacaklardı. Bu küçüklükteki yıldızlar her ne kadar etraflarındaki gezegenlerde canlı yaşamını elverişli kılacak ölçüde uzun ve kararlı biçimde yansalar da, bu sefer gezegenleri ve canlılığı oluşturacak ağır elementler evrende asla oluşamayacaklardı. Çünkü demir ve daha ağır elementler ancak devasa yıldızların çekirdeklerinde üretilebilir ve ancak bu tür ağır yıldızlar ağır elementleri uzaya yayabilirler. Bu tür elementler ise gezegenlerin ve hayat formlarının oluşması için zorunludurlar.

Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? (Mürselat Suresi, 25)

Entry filed under: Allahın Varlığı, Tefekkür Konular. Tags: , , .

Turan Dursun’un İftiraları Bir Gün Ölen Sizde Olabilirsiniz…!

3 Yorum Add your own

  • 1. Gurkan Dmitriy  |  Eylül 7, 2009, 12:20 pm

    Yanlis. Evrenin genislemesini kontrol eden yercekimi degildir. Yer cekimi galaksilyi olusturan milyarlarca yildizin, gunes sisteminin bir arada durmasini saglayamaz. Bunu saglayabilmesi icin uzay cisimlerinin arasindaki mesafe cok fazladir, ve bu yuzden karanlik madde ve karanlik enerji kavramlari ortaya atilmistir.

    Ikinci yanlis ise yercekiminin gezegende yasamin surmesine elverisli olarak tasarlandigi dusuncesi. Belki de bu gezegenin yercekimine uygun bicimde sekillendik, ve belki daha fazla ya da daha az yercekimi olsaydi gorunus olarak farkli canlilar olacaktik.

    Oyle dusunun ki yildizina fazla yakin bir exoplanet uzerinde akilli yasam bicimleri var, yuzlerce derece sicakliktaki gezegen yuzeyi onlar icin ideal biyosferi olusturuyor.

    Yaptiginiz alintilar hicbirseyi ispatlamiyor, zaten inanc icin kanita ihtiyacta yoktur. Kanit olsaydi inanmaz, bilirdiniz.

    Cevapla
  • 2. ahirzamansohbetleri  |  Eylül 7, 2009, 5:23 pm

    Sayın Gürkan kütle çekimi şu anda bütün gezegenlerin bir sistem içerisinde olmasını sağlayan sistemdir.

    demişsiniz ki
    “Yer cekimi galaksilyi olusturan milyarlarca yildizin, gunes sisteminin bir arada durmasini saglayamaz.”

    Ayın bizim etrafımızda durması,bizim güneş sisteminin bir parçası olmamız.Bunların hepsi güneşin ve gezegenlerin kütle çekimininden kaynaklanmakatadır.Bu daha bize lisede ders kitaplarında öğretilmekteydi.

    Demişsiniz ki
    belki daha fazla ya da daha az yercekimi olsaydi gorunus olarak farkli canlilar olacaktik.

    Şuanki bizim bildiğimiz canlılığın oluşumunu sağlayan proteinler organik bazlar amino asitler vs. yani canlılığı gerektiren hiçbir madde yerçekimi değişseydi şuanda yaşayamıycaktı.Dolayısıyla canlılıkta oluşmayacaktı.Çünkü doğada canlılığı oluşturan maddeler olmayıcaktı.Başka türlü görünüşe sahip canlılık olabilir miydi?sorusu ise eğer o yerçekimine uygun canlılığı oluşturabilecek maddeler oluşabilirse bu mümkün olabilir ama şu anda böyle bir kanıda raslamamaktayız..

    Benim asıl değinmek istediğim nokta
    Yaptiginiz alintilar hicbirseyi ispatlamiyor, zaten inanc icin kanita ihtiyacta yoktur. Kanit olsaydi inanmaz, bilirdiniz.

    “Süphe yok ki göklerde ve yerde mü’minler için (Allah’ın varlığına dair) deliller vardır. “ (Câsiye : 3)

    Cevapla
  • 3. Gurkan Dmitriy  |  Eylül 8, 2009, 6:21 am

    Beyefendi, tane tane anlatmaya calisacagim. Sizi supheci melek’in blogunda da takip ediyordum, bildigini okumakta usta birisiniz belli ki. Yer cekimi = kutle cekimi, ve merkezkac kuvveti gunes sistemimizi bir arada tutan guctur dogru, ancak bir galaksinin milyonlarca isik yili boyutundaki buyuklugu ve gunes sistemlerinin arasindaki akilalmaz mesafeler goz onunde bulunduruldugunda butun bir galaksinin sadece kutle cekimi ile bir arada bulunmasi imkansiz. Biraz arastirmayla kolayca ulasabileceginiz verilerden bahsediyorum.

    Su an hayatta kalan butun turler bulunduklari ortam kosullarina adapte olabildikleri icin hayattadir. Okyanusun binlerce metre altinda yasayan canlilar muazzam basinclara dayanabilirken, su yuzune ciktiklarinda olurler. Ayni sey bizim icin de gecerli. Insanoglu uzun uzay yolculuklarinda dusuk ya da sifir yercekimi olan bir uzay gemisinin icinde anatomik degisiklikler gostermeye basliyor. Kemik yapisi zayifliyor, sindirim sistemi bozuluyor. Yuzlerce yil ayni kosullarda yasar ise anatomi ya buna ayak uyduruyor ya da turun devami son buluyor.

    Yine kurandan alinti yapmissiniz, cok genel bir ifade. Siz yerler ve goklerde allahin varligina dair deliller bulurken, yillarca okuyup kafa patlatan bilim adamlari yeni fizik kurallari buluyor. Fakat gercek neye nasil baktiginiza gore degisen birsey degildir. Kuranin kendisini tanriya delil olarak gosteremezsiniz. Kuran ve allaha inanabilirsiniz, fakat bilimsel arenada delil olarak kullanacak birsey yok elinizde.

    Zaten benim tartismaya actigim konu tanrinin varligi yoklugu degil. Tanri gercekten varsa, ve delil olarak gosterilen kitabini yeterli derecede inandirici bulmadigim icin beni cezalandirmak istiyorsa buyursun cezalandirsin. O da benim sorunum olur herhalde oyle degil mi ?

    Bunu kabul ederseniz herkes baris ve huzur icinde yasayabilir diye dusunuyorum.

    Cevapla

Yorum bırakın

Trackback this post  |  Subscribe to the comments via RSS Feed


Bir İtiraf

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? (Charles Darwin Türlerin Kökeni)

Hazırlanan Kendi Yazılarım

İslamın Ruha bakış açısı nasıldır?Mahiyeti Nedir?